Parker Finn’in yönettiği “Smile” filmi, Dr. Rose Cotter adlı bir psikoloğun etrafında dönen doğaüstü bir psikolojik korku filmidir. Filmde, hastalarından birinin başına gelen tuhaf ve travmatik bir olayın ardından, Rose çevresinde tuhaf ve korkutucu olayların farkına varmaya başlar. Bu olayların arkasında yatan nedeni açıklayamayan Rose, umutsuzca bu dehşeti geride bırakmayı ummaktadır. Hayatta kalmak ve yeni gerçekliğinin üstesinden gelmek için geçmişine bakmalı ve mümkün olan en kısa sürede bu durumun üstesinden gelmelidir.
Başrollerinde Sosie Bacon, Jessie T. Usher ve Kyle Gallner’ın yer aldığı film, sürükleyici hikayesiyle izleyenleri koltuklarının ucunda tutar. Hikâyede gelişen olaylar, izleyicide korku duygusu uyandırır ve kahramana karşı sempati duygusu yaratır. Doğal olarak hayranlar, filmin ardındaki ilham hakkında bilgi edinmek için sabırsızlanıyorlar. “Smile” filminin gerçek hayattaki olaylardan ilham alıp almadığını merak edenler için işte bulduklarımız:
Smile Gerçek Bir Hikaye mi?
Hayır, “Smile” gerçek bir hikayeye dayanmıyor. Bunun yerine film, yönetmen Parker Finn’in 2020 yapımı kısa filmi “Laura Hasn’t Slept”e dayanıyor. Kısa filminin 2020 South by Southwest (SXSW) festivalinde kazandığı Jüri Özel Tanınma Ödülü’nün ardından Paramount Pictures’ın kendisine başvurmasıyla “Smile”ı yazdı ve yönetti. Yönetmen bu fırsattan dolayı daha mutlu olamazdı ve stüdyonun kendisine ilk uzun metrajlı filmini teklif etmesinden dolayı çok mutluydu.
Filmin ardındaki ilhamdan bahseden Finn, filmin ortaya çıkışını hiçbir şeyin etkilemediğini açıkladı. Yönetmen, yıllar geçtikçe basit bir jumpscare ile izleyiciyi korkutmanın zorlaştığını ifade etti. Film için sıradan bir insanın zihniyetini ve her gün aklında olup bitenleri keşfetmek istiyordu. Üstelik Finn, bir kişinin duygularını ve geçmişini dünyadan nasıl maskelemeye çalıştığı kavramına dalmaya hevesliydi.
Yönetmen, film aracılığıyla bir insanın kaygı, stres ve korkularla uğraşırken günlük yaşamını nasıl geçirdiğini anlatıyor. Kendi zihninizin size karşı dönmesinin nasıl bir his olabileceğini deneyimleme fikri “Smile”ın derinlemesine incelediği bir konudur. Film ilerledikçe Finn, sonu hiç de kolay olmayan bir yolculukta izleyicilerin beklenmedik şeyleri deneyimlemelerini istiyor. Ana ilham kaynağının yaşam ve düşünceler fikri olduğu göz önüne alındığında, filmin sonu, tıpkı gerçek hayattaki gibi, her şeyin sonsuza dek mutlu bir hikaye gibi bağlanmadığını yansıtıyor.
Finn’in aklında tuttuğu önemli şeylerden biri, yaygın olarak bilinen korku mecazlarına düşmemeye çalışmaktı. Bir korku hikayesine özgü pek çok unsur olsa da filmin denenmiş ve test edilmiş korku unsurlarının basit bir birleşimi olarak sonuçlanmayacağını umuyordu. Yönetmen için film, çok sevdiği korku filmlerinden bazılarının fikirlerini ve unsurlarını birleştiriyor. İlginç bir şekilde, “The Exorcist III”teki koridor sahnesinin büyük bir hayranı.
Gerçekten korkutucu ve tüyler ürpertici bir deneyim yaratmak için Parker Finn, gerçek hayattaki unsurları “Smile”a dahil etmek için elinden geleni yaptı. Ekranda gösterilen rahatsız edici yüz ifadelerinin orijinal olması ve post prodüksiyonda eklenmemesi konusundaki ısrarı, yönetmenin filmdeki olayların gerçek hayatta olmuş gibi hissettirmesi için attığı birçok adımdan biri. Beynin işlevleriyle oynama fikri, izleyicilerin ana karakterle yoğun bir şekilde empati kurmasını sağlıyor.