Çiğdem Mater, Türk sinemasının önemli figürlerinden biri olarak kariyerine 2015 yılında “Toz Bezi” adlı filmde yapımcı olarak imzasını atmasıyla dikkat çekti. Sinema eğitimi alanında Anadolu Üniversitesi Sinema Televizyon Bölümü’nden mezun olduktan sonra Marmara Üniversitesi’nde medya sosyolojisi üzerine yüksek lisans yaparak akademik kariyerine de yön verdi. Özellikle “Alfred Hitchcock Sinemasında Psikanalitik Açısından İd, Ego, Süperego: Psycho/ Sapık Örneği” başlıklı tezi, onun sinema ve psikoloji arasında kurduğu bağlantıyı gözler önüne serdi.
Mater, medya kariyerine 1997 yılından itibaren önemli uluslararası kuruluşlarda çalışarak başladı. Örneğin, ABC News ve Sky News gibi prestijli yayınlarda çevirmen, yapımcı ve muhabir olarak görev yaparak medya dünyasında kendisine sağlam bir yer edindi. Ardından, Anadolu Kültür’de Kafkas programlarının koordinatörlüğünü üstlenerek kültürel projelerin hayata geçirilmesine de katkıda bulundu. 2008 yılında kurulan Ermenistan Türkiye Sinema Platformu’nun koordinatörlüğü ise onun sinema alanındaki etkinliğini artırdı.
Özellikle Boğaziçi Üniversitesi Mithat Alam Film Merkezi’nde geçirdiği süre, onun hem eğitim hem de sinema alanındaki projelere olan katkılarını pekiştirdi. “Çoğunluk” ve “Sivas” gibi toplumsal meseleleri ele alan projelerdeki rolü, onun sosyal sorumluluk taşıyan bir yapımcı olduğunu gösteriyor. Yine, Ai Weiwei’nin “İnsan Seli” ve Mohamed Ben Attia’nın “Weldi” gibi uluslararası projelerde yürütücü yapımcı olarak yer alması, Mater’in küresel bir perspektife sahip olduğunu ortaya koyuyor.
Ancak Çiğdem Mater’in hayatındaki en kritik dönüm noktalarından biri, Gezi Parkı davasında yaşandı. Kasım 2018’de, Osman Kavala ve Gezi Parkı olaylarıyla bağlantılı olarak tutuklandı. 25 Nisan 2022 tarihinde 18 yıl hapis cezasına çarptırıldı ve 28 Eylül 2023 tarihinde Yargıtay’ın onayı ile bu ceza kesinleşti. Bu durum, Türkiye’deki toplumsal ve hukuki dinamikler açısından oldukça tartışmalı bir meseleyi gündeme taşıdı.
Mater’in cezaevi süreci, yalnızca kendisi için değil, toplum için de büyük bir anlam taşıyor. Hem sinema alanındaki aktif rolü, hem de toplumsal adalet konusundaki duruşu, onun hikayesinin yalnızca kişisel bir yolculuk olmadığını, aynı zamanda bir ülkenin sosyal ve siyasi yapısının bir yansıması olduğunu gösteriyor. Bu nedenle, Çiğdem Mater’in durumu, birçok kişi tarafından dikkatle takip edilmeye devam ediyor.
Bu süreç, sinema dünyasındaki etkinliğinin yanı sıra, toplumsal adalet taleplerinin de bir sembolü haline geldi. Mater, özgürlüğü için mücadele ederken, aynı zamanda düşüncelerin, sanatsal ifadenin ve insan haklarının ne kadar kıymetli olduğunu bir kez daha hatırlatıyor. İşte bu yönüyle, herkesin bir şekilde bağ kurduğu, ilgiyle takip ettiği bir karakter haline gelmeyi başardı.