Ana Sayfa Arama Galeri Video Yazarlar
Üyelik
Üye Girişi
Yayın/Gazete
Yayınlar
Kategoriler
Servisler
Nöbetçi Eczaneler Sayfası Nöbetçi Eczaneler Hava Durumu Namaz Vakitleri Gazeteler Puan Durumu
WhatsApp
Sosyal Medya
Uygulamamızı İndir

Konca Kuriş kimdir? Konca Kuriş olayı nedir?

Konca Kuriş: Zulme Direniş

Konca Kuriş: Zulme Direniş ve Kaçırılmanın Trajedisi

Konca Kuriş, Türkiye’nin karanlık sayfalarından birinde yer alan bir hayat hikayesinin başkahramanıydı. Eşi Orhan Kuriş’in etkisiz hale getirildiği olay, ne yazık ki 555 gün süren bir dramın ardından, 23 Ocak 2000 tarihinde sona erdi. O günden sonra, Konya’nın Meram ilçesindeki bir ölüm evinin bodrumunda bulunan cesedi, toplumda derin bir etki bıraktı.

Hayatın Erken Dönemleri

1961 yılında Mersin’de hayata gözlerini açan Konca Kuriş, daha 16 yaşında Orhan Kuriş ile evlendi. Bu evlilikten beş çocuk sahibi oldu. Ancak, onun yaşamındaki en önemli dönüm noktası, 1987 yılında kayınpederinin mensubu olduğu Nakşibendi tarikatıyla tanışması oldu. Bu dönem, Kuriş’in hayatında sadece dini bir değişim değil; aynı zamanda düşünsel bir evrilme sürecinin de başlangıcıydı.

Kur’ancılık akımını benimseyen Kuriş, zamanla tarikatlara ve dini cemaatlere karşı eleştirilerini artırdı. Bu süreçte, İslam’ın çağın aklıyla yeniden yorumlanması gerektiğine olan inancı, onun düşüncelerinin temelini oluşturdu. Üstelik, Kur’an’da başörtüsünün zorunlu olmadığı görüşünü savunarak, pek çok tartışmanın odak noktası haline geldi. Bu durum elbette onu birçok tehditin hedefi haline getirdi.

Bağımsız Kadın Hareketi

Mersin’de teyzesi Necla Genç ile birlikte Bağımsız Kadın Derneği’nde çalışarak, Kur’an’ın dogmatik bir anlayışla yorumlanmasına meydan okudu. Kuriş, kadınların haklarını savunarak ve sosyal adalet arayışında bulunarak önemli bir yere sahip oldu. Ancak bu tür eleştiriler, onu Türkiye Hizbullahı’nın dikkatini çeken bir figür haline getirdi.

Olayın Trajedisi

16 Temmuz 1998’de, Konca Kuriş, Hizbullah üyeleri tarafından kaçırıldı. Tam 35 gün boyunca işkenceye maruz kalan Kuriş, sonunda öldürüldü ve sorgulandığı evin bodrumuna gömüldü. Katillerinin, işkenceleri kaydettikleri ortaya çıktığında, toplumda bir infial yaratıldı. 23 Ocak 2000’de yapılan operasyonlar sırasında, Kuriş’in cesedi bulundu. Ön otopsi raporuna göre, cesedi 8-10 ay önceki bir tarihte, yani kaçırılmasından hemen sonra hayatını kaybetmişti.

Türkiye Hizbullahı, ne yazık ki Kuriş’in kaçırılma ve öldürülme sorumluluğunu üstlendi. Bu, bir insanın inançları ve değerleri yüzünden hangi acılara maruz kaldığını gösteren acı bir örnekti.

Sonuçlar ve Miras

Evli ve beş çocuk annesi olan Konca Kuriş’in mezarı Mersin Şehir Mezarlığı’nda bulunmaktadır. Kuriş’in hayatı, sadece bir kayıptan ibaret değil; aynı zamanda toplumda, kadın hakları ve inanç özgürlüğü üzerine bir tartışma başlatma amacını gütmektedir. Onun mücadelesi, asla unutulmamalıdır.

Bu trajedinin ardından, insanlar bir kez daha düşünmeye başlamalıdır: İnanışların ve değerlere sahip çıkmanın bedeli ne kadar ağır olabilir? Ve bu savaşta kaybedilen hayatlar, topluma ne gibi dersler bırakır? Geçmişten gelen bu karanlık hikaye, gelecekte daha adil ve özgür bir toplum için bir uyarı niteliğindedir.